BİR ÇATIDAN ÇOK DAHA FAZLASI
Her eylül ayında şehirler hareketlenir. Yeni gelen öğrenciler, umutla uzak yollardan gelip yeni bir hayata başlama telaşına düşer. Ancak artık üniversiteye adım atan pek çok genç için ilk soru dersler değil; “Nerede kalacağım?” oluyor.
Barınma meselesi, gençlerin hayatında hiç olmadığı kadar büyük bir sorun hâline geldi ve bu sorun Türkiye’nin neredeyse tüm üniversite kentlerinde kendini hissettiriyor.KYK yurtları kapasite olarak yetersiz kaldıkça gençler özel yurtlara yöneliyor, fakat özel yurt ücretleri birçok ailenin bütçesini fazlasıyla zorlayacak seviyelere yükseldi. Aileler için bu ücretler, adeta ikinci bir maaş yükü. Gençler için ise eğitime erişmeye çalışırken karşılarına çıkan ilk büyük eşik.
Geriye tek seçenek kalıyor: ev tutmak.
Ama ev kiraları… Özellikle son yıllarda öyle bir seviyeye ulaştı ki, bir öğrencinin tek başına karşılaması neredeyse imkânsız hâle geldi. Hatta dört-beş öğrenci bir araya gelerek bile kira, depozito, fatura ve eşya masraflarıyla baş etmekte zorlanıyor. Birçok öğrenci part-time iş bulmak zorunda kalıyor; kimisi kredi çekiyor, kimisi ailesine yük olmamak için şehir değiştirmekten vazgeçiyor.
Bu tablo, aslında çok önemli bir gerçeği gösteriyor:
Gençler artık üniversiteye değil, barınmaya hazırlanıyor.
Barınma krizi, gençlerin sosyal hayatını, eğitim başarısını, psikolojik dayanıklılığını ve geleceğe dair motivasyonunu doğrudan etkiliyor. Eğitim hakkı kâğıt üzerinde var; fakat pratikte barınma krizine takılıp kalıyor.
Ben de bir öğrenciyim ve barınma konusunda ciddi zorluklar yaşıyorum. Uygun fiyatlı bir ev bulabilmek için günlerce ilanların peşinde koşmak; kiralardaki ani artışlara yetişememek; “acaba bu ay masrafları çıkarabilecek miyim?” diye düşünmek… Bu süreci yalnızca istatistiklerle değil, kendi hayatımla da deneyimliyorum. Bu yüzden bu sorunun ağırlığını hem bir yazar olarak görüyor hem de bir öğrenci olarak bizzat taşıyorum.
Sosyal hizmet bakış açısıyla meseleye yaklaştığımızda şu noktayı net biçimde görüyoruz:
Barınma bir lütuf değil, temel bir haktır.
Bir öğrencinin güvenli, erişilebilir ve insan onuruna yakışır bir barınma ortamına sahip olması; eğitime katılımı, toplumsal yaşama dâhil olabilmesi, kendini geliştirebilmesi için gerekli altyapıdır. Bu altyapı sağlanmadığında gençler sadece ekonomik anlamda değil; psikolojik ve sosyal açıdan da yıpranmaktadır.
Peki neler yapılabilir?
Gençlerin barınma sorununu çözmek yalnızca KYK’nın kapasitesini artırmakla sınırlı değildir. Yerel yönetimlerin de güçlü adımlar atması gerekiyor:
- Boş kamu binalarının öğrenci konutuna dönüştürülmesi,
- Öğrenci dostu kiralama modellerinin uygulanması,
- Kira artışlarının denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi,
- Ulaşılabilir fiyatlı sosyal konut projelerinin öğrencilere açılması,
Bunlar yalnızca birer “konut” politikası değildir; aynı zamanda sosyal adaletin ve bizlerin geleceğine yapılan bir yatırımdır.
Gençlere, “başının çaresine bak” demek kolaydır. Zor olan ise onlara destek olacak yapıları inşa etmektir.
Bugünün gençleri yarının toplumunu oluşturacaksa, bugün yaşadıkları barınma krizini görmezden gelmek gelecekte hepimizi etkileyen bir soruna dönüşür.
Şunu unutmamak gerekiyor:
Gençlerin nefes alabildiği, güvende hissettiği, erişilebilir konutlara sahip olduğu bir şehir; aslında hepimiz için daha yaşanabilir bir şehirdir.
Mücadelemizi hafifletmek, yalnızca bize değil, toplumsal bütünlüğümüze ve ortak geleceğimize yapılan en büyük iyiliktir.