SON ÇAĞRI
‘Müşterek bir mazinin karanlığında aynı hatırayı ararcasına yürüyorduk.’
Habersiz ve zamansız bir yürüyüştü bu. Yıkılmış duvar kalıntıları, hicranın yorgun ağrısı, artık akmayan gözyaşım ve içimdeki çetin sualin altı çizili satırları da geliyordu benimle. Muhakkak seninle birlikte ve bir o kadar senden habersiz.
geçen yılların esintisi savurmuştu seni
bense köklerimle daha sıkı sarılmıştım susuz toprağa
güneş yakıp kavurmuştu tenini
çıkamamıştım kara perdelerden süzülen sarı ışığa
senin içindi deniz ve hırçın dalgalar
benimse içimde soluklanırdı kanadı kırık kuş
ve hıçkırıklar
bahar senden esiyordu
üşüyen ellerinden
bense hercai fesleğen, dağınık köklerinden
hüznü mağlup etmenin hırsına bürünmüştüm
gaybın kara peçesini ellerimle örtmüştüm
ıstırap kokulu günlüklerin bir hükmü olmalıydı
üstüme sinen is, sinende solmalıydı
düşerken ürkütmüştüm bir minik serçeyi
köşe başının sivri kaldırımında
parçalanan dizlerim artık aldırmıyordu
sessiz çığlıklara
ya sabır diyordum, Tanrı’m bana da bir sabır
taksici abi kehribar tespihini çekerken
gül topuzlu vitesini asabiyetle iterken
içli içli ağlıyorken ve işte ben
bana da sabır dilesin diye
kara borsadan dua bekliyordum
öfkeleniyordu taksici abi, beni kısa mesafede indiriyordu
taksi de korsandı zaten
korkuyordum
karanlık gecenin ıssız duraklarında otobüs beklemeye inerken
türkü çalıyordu kırılan saç uçlarımdan
bu coğrafyada kadın olmanın türküsünü dinliyordum
mecbur daha az ölüyor ve daha çok doğuyordum
tüm kız kardeşlerim için
ben hep erkek oluyordum
daralan zamanın siyaha boyanan hecelerine
kurduğum darağaçlarında asıyordum korkuyu
hatıralardan siliyordum
ve fakat şimdi
müşterek mazi için yürüyorsan şayet
karanlıkları korkumdan seziyorsan
zamandan bir haber, yıkıntılardan işitiyorsan küflü çığlıklarımı
bil istiyorum
vuslatın ne heyecanı var artık ne hüznü ne korkusu
yalnız hicranın yorgun ağrısı var
dizlerimden çözülen
düşerken ürküttüğüm serçenin gözlerinde biriken
rüzgarı kendinden menkul bir yangı bu
muğlak bir cesaretin gölgesinden
geçerken, tüm yasların en tutkunu yerine
göz kırpıyor bana, gözlerime asılıyor
kaskatı ellerini üstümden sarkıtıyor
umurumda mı sanki, yakamozlar oynaşıyor karanlık sularda
*içim içime sığmıyor*
bil istiyorum
mutlaka seninle birlikte ve bir o kadar habersiz
sevda benim özgül ağırlığımdır
benim de sırlara ermek çağımdır
ey içimdeki çetin sual bu sana son çağrımdır…