20 Aralık 2025
Aksaray
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
-2°

SON ÇAĞRI

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

‘Müşterek bir mazinin karanlığında aynı hatırayı ararcasına yürüyorduk.’ 

Habersiz ve zamansız bir yürüyüştü bu. Yıkılmış duvar kalıntıları, hicranın yorgun ağrısı, artık akmayan gözyaşım ve içimdeki çetin sualin altı çizili satırları da geliyordu benimle. Muhakkak seninle birlikte ve bir o kadar senden habersiz. 

geçen yılların esintisi savurmuştu seni

bense köklerimle daha sıkı sarılmıştım susuz toprağa 

güneş yakıp kavurmuştu tenini 

çıkamamıştım kara perdelerden süzülen sarı ışığa

senin içindi deniz ve hırçın dalgalar

benimse içimde soluklanırdı kanadı kırık kuş

ve hıçkırıklar

bahar senden esiyordu 

üşüyen ellerinden

bense hercai fesleğen, dağınık köklerinden

hüznü mağlup etmenin hırsına bürünmüştüm

gaybın kara peçesini ellerimle örtmüştüm

ıstırap kokulu günlüklerin bir hükmü olmalıydı

üstüme sinen is, sinende solmalıydı

düşerken ürkütmüştüm bir minik serçeyi

köşe başının sivri kaldırımında

parçalanan dizlerim artık aldırmıyordu 

sessiz çığlıklara

ya sabır diyordum, Tanrı’m bana da bir sabır

taksici abi kehribar tespihini çekerken

gül topuzlu vitesini asabiyetle iterken

içli içli ağlıyorken ve işte ben

bana da sabır dilesin diye

kara borsadan dua bekliyordum

öfkeleniyordu taksici abi, beni kısa mesafede indiriyordu

taksi de korsandı zaten

korkuyordum

karanlık gecenin ıssız duraklarında otobüs beklemeye inerken

türkü çalıyordu kırılan saç uçlarımdan

bu coğrafyada kadın olmanın türküsünü dinliyordum

mecbur daha az ölüyor ve daha çok doğuyordum 

tüm kız kardeşlerim için 

ben hep erkek oluyordum

daralan zamanın siyaha boyanan hecelerine 

kurduğum darağaçlarında asıyordum korkuyu

hatıralardan siliyordum

ve fakat şimdi 

müşterek mazi için yürüyorsan şayet

karanlıkları korkumdan seziyorsan 

zamandan bir haber, yıkıntılardan işitiyorsan küflü çığlıklarımı

bil istiyorum

vuslatın ne heyecanı var artık ne hüznü ne korkusu

yalnız hicranın yorgun ağrısı var 

dizlerimden çözülen

düşerken ürküttüğüm serçenin gözlerinde biriken

rüzgarı kendinden menkul bir yangı bu

muğlak bir cesaretin gölgesinden

geçerken, tüm yasların en tutkunu yerine

göz kırpıyor bana, gözlerime asılıyor

kaskatı ellerini üstümden sarkıtıyor

umurumda mı sanki, yakamozlar oynaşıyor karanlık sularda

*içim içime sığmıyor*

bil istiyorum

mutlaka seninle birlikte ve bir o kadar habersiz

sevda benim özgül ağırlığımdır

benim de sırlara ermek çağımdır

ey içimdeki çetin sual bu sana son çağrımdır…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *