"DERT ANLATACAK BİRİNİ BULMAK DA BAŞKA DERTTİR VESSELAM"
Ne de güzel söylemiş yazar .Ömür İklim Demir’in öykülerinde, insan ruhunun derinliklerine inen bir yalnızlık ve hatıraların ağırlığı hissedilir. “Kalbini yalnızlıkla terbiye eden insanlar” yazarın eserlerinde sıkça karşımıza çıkar. Bu karakterler, yalnızlık içinde varlıklarını sorgularken, geçmişin yükünü taşır ve anılarıyla yüzleşir. Geçmiş zaman, hatıralar eskidikçe güzelleşir gibi görünse de, bu güzellik insanı aynı zamanda dibe çeker; çünkü hatıralar idealize edilirken, onları taşımak ağırdır.
Demir, bu içsel yolculuğu okura sunarken, yalnızlığın insanı nasıl şekillendirdiğini gösterir. Yalnızlık, karakterler için bir ceza ya da olumsuz bir durum olmaktan çıkar, kendilerini anlamak, hayata karşı direniş geliştirmek ve derinleşmek için kullandıkları bir araç haline gelir. Yalnızlıkla terbiye olan kalpler, hayata farklı bakmayı öğrenir; geçmişin izleriyle yoğruldukça, yaşamları daha anlamlı bir hale gelir.
Bu noktada, Demir’in öykülerinde anıların hem iyileştirici hem de yıpratıcı etkisi ortaya çıkar. Hatıralar güzelleşir, fakat bu güzellik, onları yaşayan bireyler için kaçınılmaz bir hüzün ve melankoli kaynağına dönüşür. Ömür İklim Demir, bu duygu yoğunluğunu öykülerinde derinlemesine işler, okuru hem geçmişe hem de içsel dünyaya doğru bir yolculuğa çıkarır.
Rasim Abi’nin şu sözü ile bitirmek isterim;
‘Takma, bir geldik bir gidiyoruz, gerisi yalan.’