Türkiye’de tarımın su sorunu artık milli güvenlik meselesi hâline gelmiştir

Milletvekili Turan Yaldır , TBMM Genel Kurulu’nda Tarım ve Orman Bakanlığı bütçe görüşmelerinde Türkiye’de tarımda yaşanan su krizinin artık yalnızca sektörel bir sorun olmaktan çıktığını, milli güvenlik meselesi hâline geldiğini ifade etti.

Yaldır konuşmasında, son on beş yılda yeraltı su rezervlerinin en düşük seviyeye gerilediğine dikkat çekerek, su meselesinin tek başına Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sorumluluğunda ele alınamayacağını vurguladı. “Türkiye’de tarımın su sorunu artık milli güvenlik meselesi hâline gelmiştir. Su meselesi tek başına Tarım Bakanlığı’nın meselesi olmamalıdır. Bu sorun iktidarıyla, muhalefetiyle, Meclisiyle Türk milletinin ortak meselesidir. 

Bütçe görüşmelerinin ilk gününde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ‘tüm önerilere açığız’ yönündeki sözlerini hatırlatarak, su sorununun çözümü için yetkin ve kapsayıcı bir Meclis komisyonu kurulması gerektiğini, gerekirse “Su Bakanlığı” kurulmasının dahi gündeme alınması gerektiğini ifade etti.

 

TARIMIN STRATEJİK ÖNEMİNİ ÇOK BÜYÜK 

 

Milletvekili Yaldır, çiftçilerin hâlihazırda dolu, don ve kuraklık gibi doğal afetlerle mücadele ettiğini; bunun yanında elektrik, tohum, ilaç, gübre ve mazot fiyatlarındaki fahiş artışların üretimi zaten sürdürülemez hâle getirdiğini belirterek, önlem alınmazsa yakın gelecekte su sorunuyla da tam manasıyla yüzleşilecek. Çiftçilerimiz dolu, don ve kuraklıkla uğraşırken; elektrik, tohum, ilaç, gübre ve mazot fiyatları altında ezilirken, gerekli önlemler alınmazsa yakın gelecekte su sorunuyla da tam manasıyla tanışacaktır. Tarımın stratejik önemini kavrayan ülkelerin suyu nehir havzalarından kurak ve verimsiz bölgelere taşıyarak tarımsal üretimi artırdığını belirterek dünyadan örnekler verdi. Amerika’nın kuzeydeki nehirlerden güneydeki çöl bölgelerine 1100 km ve 600 km uzunluğunda iki büyük sulama kanalı inşa ederek dünyanın en büyük sebze, meyve ve yem bitkisi üreticilerinden biri hâline geldiğini; Çin’in güneydeki su zengini havzalardan kuzeydeki kurak bölgelere yaklaşık 1200 km uzunluğunda kanallarla su taşıyarak milyonlarca hektarı tarımsal sulamaya açtığını; Hindistan’ın 2000 km’yi aşan sulama kanallarıyla nehir sularını kurak tarım havzalarına ulaştırdığını; İran’da 1000 km’den fazla tarımsal sulama kanalı inşa edildiğini; Suudi Arabistan’ın ise nehir dahi olmamasına rağmen deniz suyunu arıtarak yüzlerce kilometrelik boru hatlarıyla çöllere taşıdığını ifade etti.

 

TÜRKİYE’NİN GIDA ÜRETİMİNDE KENDİ KENDİNE YETEMEDİĞİ GERÇEĞİYLE YÜZLEŞMESİ GEREK

 

Yaldır, bu örneklerin yalnızca birkaç ülkeyle sınırlı olmadığını; İspanya, Mısır, Avustralya, Fas ve İsrail gibi birçok ülkenin kurak ve çöl bölgelerini suyla buluşturduğunu belirtirken, Türkiye’de ise ülkenin dört bir yanındaki nehirlerin denizlere adeta bedavadan aktığını söyledi. “Oysaki nehirlerden ovalara tarımsal suyu akıtabilsek, tarımsal üretimde ülkemiz dışa bağımlılıktan kurtulacak, çiftçimiz nefes alacak ve gıda güvenliğimiz sağlam temellere oturaca.Gıdanın artık yalnızca ekonomik bir konu olmadığını; milli güvenlik, bağımsızlık ve beka meselesi hâline geldiğini vurgulayarak, Türkiye’nin gıda üretiminde kendi kendine yetemediği gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğini ifade etti.

 

“TOPRAĞINI, SUYUNU VE ÜRETİCİSİNİ KORUYAMAYAN HİÇBİR ÜLKE AYAKTA KALAMAZ.”

 

Konuşmasının devamında dünya nüfusundaki hızlı artışa dikkat çeken Yaldır, 1600 yılında yaklaşık 600 milyon olan dünya nüfusunun 1927’de 2 milyara, 1999’da 6 milyara, 2022’de 8 milyara ulaştığını; 2050 yılında ise 10 milyar olmasının öngörüldüğünü hatırlattı. Özellikle 1950’den sonra dünya nüfusunun yaklaşık her 12 yılda bir 1 milyar arttığını belirten Yaldır, bilimsel araştırmaların 2050 yılında dünya tarım üretiminin ancak Çin nüfusunu besleyebilecek düzeyde kalabileceğini ortaya koyduğunu ifade etti. Yaldır, bu tablonun tarımda suyun, üretimin ve planlamanın ertelenemez bir zorunluluk olduğunu açıkça gösterdiğini söyledi. (Haber Bülteni)

 

İLGİLİ HABERLER